![]() |
Nazım Hikmet Ran Sözleri
Sen sabahlar ve şafaklar kadar güzelsin, sen ülkemin yaz geceleri gibisin, sen memleketim kadar güzelsin ve güzel kal… (Aşk Mönüsü)
Telefonu geldi aniden, dilinde kelimeler bir şeyler söylüyordu. Gülerek yaz geçti, kış geçti benden bir bahar geçti ben senden geçmedim. (Bahar Gülü) Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey, dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey… Fakat artık ümit yetmiyor bana, ben artık şarkı dinlemek değil şarkı söylemek istiyorum… (Seni Düşünmek) Biz ince bel, ela göz, sütun bacak için sevmedik güzelim Gümbür gümbür bir yürek diledik kavgamızda… Ateşin yanında barut, barutun yanında ateş olasın diye! Rakı sofralarında söylenip, acı tütün çiğnercesine sevdik ANLAYAMADILAR… (Anlayamadılar) Yüzü sonbahar hüznü güneşe benziyordu. Gülüşü birden bire geldi, beklemiyordum keskin bir bıçak gibi saplandı aklıma… Hep böyle cana yakın mı bakar acaba? (Bahar Gülü) |
En güzel günlerimin üç mel’un adamı var: Biri sensin, Biri o, biri ötekisi… Kanlı bıçaklı düşmanımdır ikisi… Sana gelince… Ne ben Sezarım, Ne de sen Brütüssün… Ne ben sana kızarım ne de zatın zahmet edip bana küssün.. Artık seninle biz, düşman bile değiliz.. (Sen)
Belki yeni başlayacaktık, belki hiç başlamayacaktık, belki de başlayıp bitirmiştik. Belki de Belki de… (Bahar Gülü) Demiştim sana hatırlarsan: “Önemli olan ‘zamana bırakmak’ değil, ‘zamanla bırakmamak’tır..” (Bir Fotoğrafa) Gittiğim eğer bensem, söyle bana kimden gittim? Sende yoktum zaten ben, ben yine bende bittim… (Bir Fotoğrafa) Sen de çıkar göğsünün kafesinden yüreğini; şu güneşten düşen ateşe fırlat; yüreğini yüreklerimizin yanına at! (Güneşi İçenlerin Türküsü) |
Hasretini, yokluğunu, sensizliği bir ateş yanığı gibi öyle acıyla duydum ki yüreğimin etinde, gitgide çoğalarak gitgide derinden işleyerek öyle dayanılmaz oldu ki bu seni boğabilirdim senden kurtulmak için çünkü seni o kadar seviyorum.
Ama sen KADINIM..! Benim için sen.. Ne o.. Ne bu.. Şusun sen..! Benim can yoldaşım kavga arkadaşımsın… (Kızıl Saçlısına) Anladın ya işim başımdan aşkın, beni lafa tutma, gülüm, ben sana aşık olmakla meşgulüm. (Meşgale) Kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir. Ben ayrılıkların… Kimi insan ezbere sayar yıldızların adlarını, ben hasretlerin… (Otobiyografi) |
22 Eylül 1945
Kitap okurum: içinde sen varsın, şarkı dinlerim: içinde sen. Oturdum ekmeğimi yerim: karşımda sen oturursun, çalışırım: karşımda sen. Sen ki, her yerde “hâzırı nâzır”ımsın, konuşamayız seninle, duyamayız sesini birbirimizin: sen benim sekiz yıldır dul karımsın… (Pirayeye) |
24 Eylül 1945
En güzel deniz: henüz gidilmemiş olandır. En güzel çocuk: henüz büyümedi. En güzel günlerimiz: henüz yaşamadıklarımız. Ve sana söylemek istediğim en güzel söz: henüz söylememiş olduğum sözdür… (Pirayeye) |
25 Eylül 1945
Yaşamak: ümitli bir iştir, sevgilim, yaşamak: seni sevmek gibi ciddî bir iştir… (Pirayeye) |
2 Ekim 1945
Ben seni isterim: senin gibi güzel, dost ve sevgili olsun hayat… Biliyorum henüz bitmedi sefaletin ziyafeti… Bitecek fakat… (Pirayeye) |
27 Ekim 1945
Bir elmanın yarısı biz, yarısı bu koskoca dünya… Bir elmanın yarısı biz yarısı insanlarımız. Bir elmanın yarısı sen yarısı ben ikimiz… (Pirayeye) |
28 Ekim 1945
Sevgilim, yaş kemâlini buldu. Bana öyle gelir ki belki bin yıllık bir ömrün macerası geçti başımızdan. Ama biz hâlâ güneşin altında el ele yalınayak koşan hayran gözlü çocuklarız… (Pirayeye) |
12 Kasım 1945
Ve biz yine bir kış daha geçireceğiz: büyük öfkemizin içinde ve mukaddes ümidimizin ateşinde ısınarak… (Pirayeye) |
13 Kasım 1945
sevgilim, senin mekânın olan ve nereye sürülsem, hangi hapiste yatsam sırtımda, torbamın içinde götürdüğüm ve evlât acısı gibi yüreğimde, senin hayalin gibi gözlerimde taşıdığım şehir… |
13 Aralık 1945
Sevgilim, değişti mevsim çekişen gelişmelerden sonra bir sıçramakla. Ve karın altında mağrur, hamarat sürüp gidiyor hayat… Ruhum ne ondan önce vardı, ne ondan ayrı bir sırrın kemâlidir, ruhum onun, o dışımdaki âlemin bende akseden hayâlidir. Ve aslından en uzak ve aslına en yakın hayâl bana ışığı vuran yârimin cemâlidir… (Nazım Hikmet Rubaileri) Sevgilimin hayâli dile geldi aynanın üzerinde: “- O yok, ben varım,” – dedi bana günün birinde. Vurdum, düştü parçalandı ayna, kayboldu hayâl ve lâkin çok şükür sevgilim duruyor yerli yerinde… (Nazım Hikmet Rubaileri) Aramızda sadece bir derece farkı var, işte böyle kanaryam, sen kanatları olan, düşünemeyen kuşsun, ben elleri olan, düşünebilen adam… (Nazım Hikmet Rubaileri) Ben, bir insan, ben, Türk şairi komünist Nâzım Hikmet ben, tepeden tırnağa iman, tepeden tırnağa kavga, hasret ve ümitten ibâret ben… (Nazım Hikmet Rubaileri) |
Ben Senden Önce Ölmek İsterim…
“Sonra, sende ölünce kavanozuma gelirsin. Ve orada beraber yaşarız. külümün içinde külün ta ki bir savruk gelin yahut vefasız bir torun bizi ordan atana kadar… Ama biz o zamana kadar o kadar karışacağız ki birbirimize atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz yan yana düşecek. Toprağa beraber dalacağız. Ve bir gün yabani bir çiçek bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse sapında muhakkak iki çiçek açacak : biri sen biri de ben.” Nazım Hikmet |
Bir kitap:
çok eski günlerde beraber okuyup satırlarının altını beraber çizdiğimiz bir kavga kitabı. Kapadım dolabı. Onun dolaba bakan gözlerini kapadım. Artık satılacak bir yürek, kiralık bir kafa bile yok. Roy Dranat, hoşçakal, mesele yok. YORGAN GİTTİ, KAVGA BİTTİ. |
Her gün gördüğünüz, dokunduğunuz, öptüğünüz birini sevmek çok basit. Kolaysa hiçbir çıkarınız olmadan öylece uzaktan sevmeyi denesenize.
Kaldı işte. Çayımız bardakta, Çocukluğumuz sokaklarda, Mutluluğumuz kursağımız Sevdiklerimiz uzaklarda... Nazım Hikmet |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 07:31. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.9
Copyright © 2025 vBulletin Solutions, Inc. All rights reserved.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.1
User Alert System provided by
Advanced User Tagging (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.Navbar with Avatar by Motorradforum