Konu: Gazneliler
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 07.Ekim.2018   #3
DurumuÇevrimdışı
Baby
Baby - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Üye No: 6
Üyelik tarihi: 04.Ekim.2018
Şehir:
Mesaj Sayısı: 273
Konu Sayısı: 73
Beğendikleri: 47
Alınan Beğeni: 40
HF Ticaret Sayısı: (0)
HF Ticaret Yüzdesi: (%)
Ruh Hali
Kan Grubum:

Standart

Gazneli Mahmut Dönemi
Gazneli Mahmut dönemine kadar büyük kağanlık makamı kullanılmakta ve hükümdarlara “Tegin” ünvanı verilmekteydi. Bunun yanında bariz şekilde görünmektedir ki Mahmut dönemine kadar hükümdarların isimleri Kadim Türkçe İsimlerden oluşmaktaydı. Bu gelenek Gazneli Mahmut döneminde sona erdi ve devlet ünvanları ve teşkilatlanması yeniden şekillendirildi. Gazneli Mahmut’dan sonra Saltanat ailesi İslami usullere göre isimler vermeye başladılar. Devlet unvanı olarak ta Tegin değil “Han” ve “Sultan” kullanılmaya başlandı.

Gazneli Mahmut, 998 yılında Gaznelilerin Han’ın ve Hükümdarı olduğu yıllarda Samani devleti oldukça zayıflamış durumdaydı. Kuzeyde Karahanlılar ile giriştikleri mücadeleler Samani devletinin toprak kaybetmesine ve askeri olarak zayıflayarak sahip oldukları coğrafyadaki hâkimiyetlerini koruyamamasına neden oluyordu. Üstelik Gaznelilerin hâkimiyet alanları aşılması imkânsız olan Himalayalara kadar dayanmıştı. Gazneliler artık güneyde Hindistan’a ve batıda Samani hâkimiyeti altındaki Horasan’a doğru yayılmak istiyordu. Gazneli Mahmut, Karahanlı hükümdarı Ahmet Togan Han ile birlikte Samani Devletini yıkınca (999) Gazneliler, Samani hakimiyeti altındaki geniş coğrafyada da yayılma olanağı buldu.

Aslında Gazneliler ile Karahanlılar Devleti, Samanileri yıkmak için planlı olarak birlikte hareket etmemişlerdi. Bölgede önemli bir güç olarak geniş bir coğrafyaya hükmeden Samaniler, Karahanlılar içinde Gazneliler içinde önemli bir rakip ve İç Asya’da yayılmak için kaçırılmayacak bir fırsat niteliği taşıyordu. Bu noktada ortak hareket etmeseler de eşzamanlı giriştikleri taarruzlarla Samani Devletini birlikte yıkmış oldular.

Gazneliler, Karahanlılarla eşzamanlı olarak giriştikleri taarruzlar ile Samanileri yıkınca, Samani hâkimiyeti altındaki topraklar bu iki devlet tarafından sahiplenildi. Karahanlılar, kendileri için büyük önem taşıyan Maveraünnehir’i, Gazneliler ise önemli bir ticaret kenti olan Horasan’ı sınırlarına dâhil ettiler. Böylelikle iki büyük Türk Devleti olan Karahanlılar ve Gazneliler sınır komşusu oldular. Bu komşuluk ilişkileri, 2 yıl sonra yapılan barışla müspet şekilde gelişmeye başladı. Maveraünnehir ile Horasan arasında bulunan Seyhun Nehri sınır kabul edilerek karşılıklı barış ve iyi niyet anlaşması sağlandı (1001).

Gazneli Mahmut, Kuzey Batı sınırları olan Horasan’ı Karahanlılar ile yaptığı barışla güvence altına aldıktan sonra Hindistan’a yoğun seferlere girişti. Önce Hindistan yolu üzerindeki Sintan, Cüzcan, Caganiyan, Huttal ve Harezm’i sınırlarına dahil etti (1002). Bu hazırlık seferlerinden üç yıl sonra Hindistanın en güçlü kenti olan Pencap’ı ele geçirerek Kuzey Hindistan Coğrafyasını tam anlamıyla hâkimiyeti altına almış oldu (1005). 1005 yılında Hindistan seferlerini sonuçlandıran Gazneli Mahmut, Gazne’ye döndüğünde beraberinde eşi görülmemiş büyüklükte getirmişti. Gazneli Mahmut’un İslam sancaktarlığı ile giriştiği bu gaza seferlerinin tek amacı ülkesini genişletmek ve ganimet toplamak değil, aynı zamanda Hindistan coğrafyasında İslam ile tanışmayan Budist toplumları İslam âlemine kazandırmak ve İslam’ın yayılmasına engel olan Budist Hint krallıkları bertaraf etmekti. Gazneli Mahmut’un Hindistan coğrafyasına gerçekleştirdiği seferlerin izlerini bugünün Hindistan’ında açıkça görmekteyiz. Zira Hindistan bugün, içerisinde en çok Müslüman nüfus barındıran ülke durumundadır. Bu toplumların İslam’a katılmalarına şüphesiz Gazneliler vesile olmuşlardır.

Gazneli Mahmut’un Hindistan seferlerinden döndüğü yıllarda, İslam âleminde bazı sapkın inançlar itibar görmeye başlamıştı. Bu inançlardan biride Batınilikdi. Batınilik, Şii (Şia) mezhebi içerisinde vücut bulmuş, İslam’a mistik inançlar empoze eden İslam ruhuna aykırı inanışlar içeriyordu. Bu inanışlara göre Kuran, ifade ettiğinden daha derin ve gizemli anlamlar içeriyordu ve bu anlamları yalnızca Allah ile ilişki kurabilen masum (Günah yazılmayan) imamların anlayabileceğine inanılıyordu. İslam’a açıkça fitne sokan bu sapkın inanç, Multan Emirliğinde yoğun şekilde itibar görmeye başlamıştı ve Multan Emiri Ebü’l Feth Davut’da bu inanışı devlet erkiyle desteklemekteydi. Gazneli Mahmut, bu sapkın inanışla mücadele etmek için güçlü bir orduyla Multan Emirliği üzerine Gaza seferine çıktı. Gaznelilerin güçlü ordusuna karşı koyması imkânsız olan Davut, kaçarak Sint ırmağında bulunan bir adaya sığındı. Multan’ı zapt eden Gazneli Mesut, Davut’u bulamasa da geri dönmedi ve Davut’u bulana dek Multan istilasını kaldırmadı. Nihayet Davut’u sığındı limanda ele geçirip Bâtıniliği yayan ve sorumlu sıfatı taşıyan herkesi öldürerek bu sapkın hareketi ortadan kaldırmış oldu.

Gazneli Mahmut, Gaza’yı tamamladıktan sonra Multan şehrini hâkimiyeti altına alıp vergiye bağladı ve Nevase Şah adlı önde gelen bir Multan’lıyı vali olarak atayıp Gazne’ye geri döndü (1006). Ancak, Gaznelilere bağlı bir vali olarak atanan Nevase Şah, bir yıl sonra vergi vermeyi reddedip isyan edince tekrar sefere çıkarak Nevase Şah’ı hapsedip yerine daha emin bir vali atadı. Multan Seferinden sonra ise tekrar Hindistan seferine çıkarak önce Ganj vadisini ele geçirdi, sonra da Norayan seferine çıkarak bu bölgeyi de hâkimiyeti altına aldı. Bu son seferleri ile Hindistan ticaret yolu tam anlamıyla Gaznelilerin kontrolü altına girmiş oldu (1007). Gazneli Mahmut, Kuzey Hindistan’daki hâkimiyetini sağlamlaştırdıktan sonra sefer dönüşünde Horasanın Karahanlılar tarafından zapt edildiği haberini aldı. Bunun üzerine Gazne’ye dönmek yerine Horasana sefere çıktı (1008).

Karahanlı hükümdarı İlek Nasr, her ne kadar Seyhun Nehrini Gazne-Karahanlı sınırı olarak kabul etmiş olsa da, Maveraünnehir’den sonraki en büyük idealleri olan Horasan’a sahip olmak için anlaşmayı çiğneyerek Horasana taarruz etti. İlek Nasr’ın amacı, güçlü Gazne ordusunu sefer dönüşünde yorgun halde yakalamak ve Horasan’a yerleşerek burada savunma savaşı yapmaktı. Ancak Gazne ordusu, yorgun bile olsa Karahanlı ordusundan daha güçlü durumdaydı. Zira Hindistan seferlerinde yoğun olarak kullandığı Savaşçı Filler, Karahanlıların karşı koyamayacağı bir mücadele unsuruydu. Gazneli Mahmut, Tarihe Belh Savaşı olarak geçen bu savaşla Karahanlıları ağır bir mağlubiyete uğratarak Horasan’ı geri aldılar. Karahanlılar ise bu savaştaki yenilgileri sebebiyle büyük iç karışıklıklar yaşadılar ve Karahanlıların bölünmesine sebep olacak süreci başlatmış oldular.

10. Yüzyıl, Türk Dünyasının en parlak, en geniş coğrafyaya hükmettiği dönem olarak Dünya Tarihine geçmiştir. Karahanlılar, Kadim Türk Yurdu Ötüken yakınlarında ve Maveraünnehir’de hakimiyet kurmuş, 3. Yüzyıldan itibaren batıya göç eden Türk boylarından olan Kıpçaklar, Peçenekler ve Oğuzlar Avrupa’ya ilerleyip kuzey Karadeniz ve Doğu Avrupa Coğrafyasını Kıpçak yurdu yapmış, Güney Hazar bölgesinde Büyük Selçuklu Devletinin temelleri atılmış, Gazneliler de İç ve Güney Asya’da fevkalade bir hakimiyet kurmuşlardı. Gazneliler, artık Türk Dünyasının 10. Yüzyıldaki en büyük Türk Devleti haline gelmişti.

Gazneli Mahmut, Samanileri yıktıktan sonra İç Asya’daki hakimiyetini kesinleştirip, İslam sancaktarlığı vazifesiyle Gaza seferlerini Hindistan üzerine yoğunlaştırdı. Karahanlıların Horasan’ı işgal etme teşebbüslerini püskürttükten sonra Hindistan seferlerine devam etti. 1008-1010 yılları arasında Hindistan’a yaptığı seferlerle hem Hindistan ticaret yolunun hâkimiyetini sağlamlaştırdı hem de Putperest inançlar benimseyen ve İslam’la tanışmayan Ganj, Norayan, Pencap bölgelerini fethederek bu bölgelere Camiler ve İslami kültürel eserler inşa edip Din adamları atayarak İslam’ın bu bölgelerde yayılmasını sağladı.






alone.. ☕
  Alıntı