Çaresizliğimden bahsetmek isterim sana..
Töre gibidir.
Kandır,
Ölümdür,
Mecburiettir buralarda,
... Davadır,
Hukuktur,
Haktır.
Satılmış bir kız çocuğuna benzer biraz da,
Korkaktır,
Savunmasız,
Gözleri kan revandır,
Aklı intihar.
Yüreği buruktur,
Teni buz tutmuş sardunya..
Sarunyaları sever misin sen ?
Ben sevmem.
Ben ihanetleri de sevmem...
Uyuyorken pencereden odama sızan gün ışığını,
Misafirliğe gittiğimde banyodaki terliğin çoraplarımı ıslatışını,
Ilık çayı,
Korna sesini,
Yalnızlığıda sevmem ben ve televizyonun üzerine serilen dantelleri..
Peynirsiz rakıyı, dibi görünmeyen denizi.
Şu yok olasıca dünyayı !
Daha sevmediğim neler var bir bilsen.
En çok çaresizliğimi sevmem,
Boktan bir duaya benzer o,
Aynı dizimin üzerine defalarca kez düşmeye benzer,
Bağı çözülmüş ayakkabılar gibi, dolanır ayaklarıma.
Fırtına koparır okyanusun ortasında acemi bir kaptanmışım gibi savurur beni sağdan sola.
Sahi geceleri tanır mısın sen ?
Siyahtır,
Gizdir,
Büyüdür,
Çok iki yüzlüdür.
Gözyaşlarını göremezler mesela,
Haline acır gibi bakmaz kimse suratına.
Tımarhaneden firar etmiş delidir geceler..
Yavaş yavaş dağıtır mahallenin delikanlılarını,
Sessizliği bırakır pencerene,
Sonrası biraz hüzün...
Bir de aklındaki koynunda uyumuyorsa,
Sonrası kurak toprağına bağ bahçe hayali.
Yani ben geceleri de pek sevmem.
"Öyle bakmasan, öyle gelmesen bana, öyle gülmesen,
Öpmesen öyle,
Öyle güzel kokmasan,
Seni de sevmezdim ben."
Şimdi bir kez daha düşün,
Gideceksen,
Beni sevmediğim onca şey arasında "gecelerce çaresizliğe" mahkum edeceksen,
Bir kez daha düşün,
Düşün ki;
Allah ölmüş !
O kadar ortada kalırım, o kadar dağılır, o kadar korkarım ben.
Nursen Yıldırım
|