Tekil Mesaj gösterimi
Alt 07.Ekim.2018   #6
DurumuÇevrimdışı
Baby
Baby - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Üye No: 6
Üyelik tarihi: 04.Ekim.2018
Şehir:
Mesaj Sayısı: 273
Konu Sayısı: 73
Beğendikleri: 47
Alınan Beğeni: 40
HF Ticaret Sayısı: (0)
HF Ticaret Yüzdesi: (%)
Ruh Hali
Kan Grubum:

Standart

Melikşah Dönemi (1072 - 1092)
Alparslan’ın beklenmeyen erken ölümü üzerine yerine oğlu Melikşah geçti. Alparslan, oğlu Melikşah’ı veliahdı olarak ilan etmiş ve onu yetiştirmeye başlamıştı. Ancak Alparslan öldürüldüğünde Melikşah henüz 18 yaşındaydı. Üstelik diğer kardeşleri de saltanat makamına göz dikmiş, kendisiyle mücadele içerisine girişmişti. Genç yaşına rağmen babası Alparslan tarafından bizzat saltanat makamına hazırlanan Melikşah, hem kardeşlerine hem de genç yaşına rağmen Saltanatına sahip çıkarak bu büyük sorumluluğu üstlendi ve Büyük Selçuklu Devletine tarihinin en parlak dönemini yaşattı.

Melikşah, ilk olarak babasının yarım bıraktığı Karahanlı Seferini tamamladı. Zira Karahanlılar, Sultan Alparslan’ın vefat etmesini fırsat bilerek Gazneliler ile birlikte ülkenin doğu sınırlarına taarruzlar düzenliyor, Selçukluların batıya doğru kayacağını ümit ederek hâkimiyetini kaybettikleri bölgeleri tekrar kazanabilmeyi ümit ediyorlardı. Melikşah, tahta geçtiği ilk yıl önce Karahanlılar sonra Gazneliler üzerine taarruz ederek ülkesinin doğu sınırlarındaki güvenliği tahsis etti ve Termez’in alınmasıyla da bölgede Selçuklu hakimiyeti kesinleşmiş oldu. Melikşah’ın genç yaşta tahta geçmesini fırsat olarak gören amcası Kavurd’da Bağdat’dan baş kaldırarak isyan hareketine girişince Kavurd’un isyanını da bastırarak hem dış hem de iç tehditlere karşı Devletini güvence altına aldı (1073).

Alparslan döneminde ağır şartlar altında barış imzalamak zorunda bırakılan Bizans, anlaşma şartlarını ihlal etmeye başlamıştı. Bunun üzerine Anadolu seferlerini hızlandırarak Anadolu’daki Selçuklu hâkimiyeti pekiştirildi. Anadolu, İç Asya, Türkistan ve İran coğrafyaları tamamen Selçuklu Hakimiyeti altına girmiş durumdaydı. Bu coğrafyanın tam ortasında bulunan Suriye ise halen Fatımilerin kontrolündeydi. Devam eden yıllarda Suriye ve Kudüs’te uzun süredir hâkimiyet kurmuş olan Fatımilerin üzerine taarruzlar düzenlenerek bu bölgeleri de Büyük Selçuklu Devleti hakimiyeti altına alındı (1078).

Büyük Selçuklu Devletinin önlenemez ilerleyişi müteakip yıllarda da şiddetlenerek devam etti. İç ve Sınır tehditlerini ortadan kaldırıp Suriye’yi hakimiyeti altına katan Melikşah, 1078-1079 yıllarında Kafkaslara doğru taarruzlara girişerek Gürcistan Krallığını ve bölgede hüküm süren diğer mahalli krallıkları hakimiyeti altına aldı. Anadolu, Orta Doğu ve İç Asya’yı hakimiyeti altına alan Melikşah’ın yeni hedefi Arap Yarımadası oldu. Arap yarımadasının güvenliğini tahsis etmek için stratejik öneme sahip olan Hicaz, Yemen ve Aden Körfezi de Selçukluların idaresi altına girdi (1086).

1080’li yılların sonuna gelindiğinde ülkenin doğuda bulunan Karahanlılar oldukça zayıflamış ve dış tehditlere karşı kendilerini savunamayacak duruma gelmişlerdi. Melikşah, Doğu-Batı Karahanlılar arasındaki münasebetlere müdahil olarak Batı Karahanlıları siyasi muhafazası altına almaya başladı. Zamanla Selçuklu hâkimiyetini kabul eden Batı Karahanlılar artık müstakil olarak kendilerini idare edemeyecek duruma geldiler. Bunun üzerine Melikşah, Batı Karahanlıların en önemli kentlerinden biri olan Buhara’yı ve Semerkand’ı zapt ederek bu önemli Türk-İslam coğrafyasını hakimiyeti altına aldı (1089). Batı Karahanlı Devleti artık Selçuklu himayesi altına girmişti. Artık Karahanlı Hükümdarı bir vali gibi Melikşah’a bağlı olarak görev yapıyor, hatta Karahanlı Hükümdarlarını bizzat Melikşah tayin ediyordu.

Kafkaslarda, İç Asya ve Orda Doğuda hâkimiyet sahibi olan Selçuklular, Büveyhioğulları döneminde bölgeye yerleşen Mervaniler’in Bağdat’dan Diyarbakır’a doğru ilerleyerek Urfa, Halep ve Antakya bölgelerinde etkili olması hasebiyle bölgenin denetimini tam olarak sağlayamamıştı. Hakimiyet alanlarının tam ortasında bulunan bu denetimsiz bölgeyi bertaraf etmek için bizzat ordusunun başına geçerek düzenlediği seferlerde Urfa, Halep, Antakya, Diyarbakır bölgelerini kontrolü altına alarak Doğu Akdeniz kıyılarının güvenliğini sağladı (1088-1089).

Melikşah, 1092 yılında kim olduğu belirlenemeyen bir kişi tarafından zehirlenerek öldürüldü. Yemeğine karıştırılan zehirle öldürülen Melikşah, hâkimiyet sürdüğü 20 yıl boyunca Büyük Selçuklu Devletini Türk Tarihinin yüz ölçümü bakımından En Büyük Coğrafyasına sahip ülkesi haline getirmişti. Melikşah öldüğünde arkasında Marmara Denizinden Kafkaslara, Balkaş-Issık gölünden Kuzey Afrika’ya uzanan muazzam büyüklükte bir Devlet bıraktı (1092).

Büyük Selçuklu Devletinin Zayıflaması ve Bölünmesi
Melikşah, Büyük Selçuklu Devletini Türk Tarihinin en geniş hâkimiyet alanına ulaştırmıştı ancak Büyük Selçuklu Devleti için çöküş en tepe noktasında gerçekleşti. Melikşah’ın ölümünden sonra yerine geçen oğlu Berkyaruk, babasının saltanat makamını korumayı başaramadı. Melikşah’ın ölümünü fırsat bilen saltanat varisleri birer birer ayaklanarak Büyük Selçuklu Devletini zayıflatan ve bölen süreci başlattılar. İlk başkaldıranlardan biri Melikşah’ın kardeşi, Selçuklu Maliki (Valisi) Tutuş oldu. Tutuş, yeğeni Berkyaruk’un hakimiyetini kabul etmeyerek saltanat üzerinde hak iddia etti. Berkyaruk, amcası Tutuş’un başkaldırısı ve taarruzu üzerine giriştikleri savaşta Tutuş’u öldürerek bu tehdidi ortadan kaldırmıştı ancak Melikşah’ın ölümü geniş Selçuklu coğrafyasında isyan ve başkaldırı için fırsat kollayan zümrelerin ayaklanmalarıyla çok daha kötü tezahürlere sebep oldu.

Arap Yarımadasının en stratejik bölgesi olan Mısır’da bulunan Fatımiler Batınilik adı verilen sapkın bir inanış ile isyan hareketine girişmişlerdi. Bu inanışın en önemli aktörlerinden biri olan Hasan Sabbah, muhtelif bitkilerle imal ettiği uyuşturucu tesirli maddeleri kullanarak fedailer yetiştiriyor, aldıkları uyuşturucuların tesiriyle doğa üstü halisünasyonlar gören fedailer Hasan Sabbah’ı tartışılmaz bir lider olarak görerek onun için kolayca ölüme atlayabiliyorlardı. Hasan Sabbah, etrafında topladığı hizmetkarlarıyla İran’ın Alamut şehrindeki Alamut Kalesini zapt edip konuşlanarak yetiştirdiği fedailerle Büyük Selçuklu Devletinin siyasi, askeri ve din önderlerine suikastlar düzenliyordu. Melikşah döneminde başlayan bu hareketi ortadan kaldırmak için düzenlenen sefer ise Melikşah’ın ölümü üzerine yarım kalmıştı. Melikşah öldükten sonra daha da şiddetlenen Fatımilik hareketi Selçuklu Devletine tabi toplumların kışkırtılmasında ve isyana teşvik edilmesinde önemli bir etken olmuştur.

Melikşah’ın ölümü ile başlayan ayaklanmalar ve isyanlar, Haçlı Seferleriyle daha içinden çıkılamaz bir durumun ortaya çıkmasına sebep oldu. Batı, Bizans’ın muhafazası, Müslüman toplumların Avrupa’ya ilerleyişinin engellenmesi ve Selçuklu Hâkimiyetine giren Suriye ve Filistin’in geri alabilmek için büyük hazırlıklara girişmiş ve yüz binlerce askerden oluşan bir ordu hazırlayarak Haçlı Seferi olarak adlandırdıkları büyük taarruzu gerçekleştirmişti. İç çekişmeler ve isyanlarla uğraşan Berkyaruk, Haçlı seferlerine karşı direniş gösteremeyince Filistin ve Suriye’nin bir bölümü Haçlı Ordusunun denetimi altına girdi.

Ortaya çıkan bu zor durum neticesinde Hem Anadolu’da hem de diğer pek çok bölgede yerel hükümdarlar Selçuklu Devletine bağlılıklarını sona erdirerek isyan ettiler ve bağımsızlıklarını ilan etmeye başladılar. Bu durum hem ülkenin düzenini ve nizamını bozuyor hem de saltanat adaylarının ellerini güçlendiriyordu. Anadolu’da sefer için görevlendirilen ve bu bölgelerde idareci tayin edilen komutanlar isyan etmiş, bağımsız olarak hareket etmeye başlamışlardı. Kafkaslarda hâkimiyet altına alınan Gürcüler ve diğer yerel hükümdarlıklar ayaklanıyor ve Büyük Selçuklu Devletine bağlı olmadıklarını ilan ediyorlardı. Mısır Fatımilerin, Suriye ve Filistin Haçlı Ordusunun denetimi altına girmişti. Büyük Selçuklu Devleti artık sadece İran ve Maveraünnehir bölgesi ile çevresinde hâkimiyetini koruyabiliyordu. Berkyaruk’un bu çöküş dönemindeki hâkimiyeti vefat ettiği 1104 yılında kadar devam etti. Çok genç yaşta Selçukluların hükümdarı olan Berkyaruk, 1104 yılında öldüğünde sadece 25 yaşındaydı.

Berkyaruk’un ölümü üzerine yerine kardeşi Mehmet Tapar geçti. Mehmet Tapar dönemi de Berkyaruk döneminde olduğu gibi iç karışıklıklar ve çöküş süreci ile devam etti. Ülkenin içinde bulunduğu zor durumdan çıkması için Kafkaslara ve Mısıra seferler düzenleyip başarılı sonuçlar almış olsa bile bu zaferler Büyük Selçuklu Devletini içinde bulunduğu zor durumdan kurtulması için yeterli olamadı. Mehmet Tapar’ın 14 yıllık hâkimiyeti sürecinde Büyük Selçuklu Devletinin Zayıflaması ve Bölünmesi durdurulamadı (1118).

Mehmet Tapar’ın ölümünden sonra yerine oğlu Mahmut Geçti ancak Melikşah’ın oğlu, Mehmet Tapar’ın kardeşi Horasan Maliki (Valisi) Sencer, yeğeni Mahmut’u tahttan indirerek yerine kendisi geçti ve yeğeni Mahmut’u himayesi altına alarak Irak Selçuklularının sultanı ilan etti. Sultan Sencer, Horasan valisi iken Karahanlıları, Gaznelileri ve Gurluları kendisine bağlamıştı. Başarılı idaresi döneminde Maveraünnehir bölgesini uzun süre idare etmekteydi. Ancak bu başarılar bölgelere ayrılan ve bağımsız hareket eden Selçuklu Devletlerini bir araya getirmeye yetmedi. 1141 yılında Karahıtaylılar’ın Selçuklu sınırlarına kadar ulaşmasıyla Karahıtaylılar ile giriştiği mücadelede mağlup olunca itibarını kaybetti ve Maveraünnehir Karahıtaylıların eline geçti.

Sultan Sencer’in Karahıtaylılar’a mağlup olmasıyla otorite boşluğunun tekrar ortaya çıktığı Büyük Selçuklu Devletinde yüksek vergiler sebebiyle isyan eden Oğuzlar vergi vermeyi reddedip daha geniş hakimiyet alanı talep edince Büyük Selçuklu Devletinin hakimiyetine son darbe vurulmuş oldu. Ayaklanan Oğuzlar, soydaşları olan Sultan Sencer’i esir alıp Horasan bölgesini zapt ettiler (1153). Oğuzlara esir düşen Sultan Sencer, bir süre sonra serbest bırakılsa da kısa süre sonra vefat etti ve Büyük Selçuklu Devleti tam anlamıyla yıkılmış oldu (1157).






alone.. ☕
  Alıntı