Tekil Mesaj gösterimi
Alt 07.Ekim.2018   #2
DurumuÇevrimdışı
Baby
Baby - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Üye No: 6
Üyelik tarihi: 04.Ekim.2018
Şehir:
Mesaj Sayısı: 273
Konu Sayısı: 73
Beğendikleri: 47
Alınan Beğeni: 40
HF Ticaret Sayısı: (0)
HF Ticaret Yüzdesi: (%)
Ruh Hali
Kan Grubum:

Standart

1. Kılıç Arslan Dönemi (1092 – 1107)
Kılıç Arslan, babasından boşalan saltanat makamına oturduğunda ülkede düzensizlik hâkimdi. Vezir Ebu’l Kasım saltanat makamına oturmuş olsa da Süleyman Şah’tan sonra idari ve askeri olarak ülkesinin birliğini muhafaza edememekteydi. Devlet teşkilatlanması, ordu ve saltanat nizamı zayıflamıştı. Bizans ile yapılan anlaşmaya rağmen Ebu’l Kasım döneminde Marmara’nın güney kıyılarına yerleşen Bizanslılar anlaşmayı bozmuşlar ve aynı tarihlerde İzmir bölgesinde güçlenen Çaka Beyliği ile kurdukları münasebetler ile Anadolu Selçukluları aleyhine faaliyetler içerisine girişmişlerdi.

Kılıç Arslan, önce ordusunun ve devlet erkânının disiplinini yeniden tahsis etti. Hem tebaasının hem de ordusunun saltanat makamına olan güvenini tazeleyen Kılıç Arslan, ilk iş olarak Güney Marmara bölgelerine yayılan Bizanslıları püskürterek Bizans’ın politik hamlelerini Bilecik, Yalova, Balıkesir hattından uzaklaştırdı. Sonrasında ise kendisine karşı ittifak halinde olduğu Çaka Bey’in üzerine taarruz ederek İzmir bölgesini denetimi altına aldı. Böylelikle Süleyman Şah dönemindeki ülke sınırlarını genişleterek bölgedeki gücünü pekiştirdi.

11. ve 12. Yüzyıllar Büyük Selçuklu Devletinin bölünmesi, Fars ve Arap toplumlarının İç Asya’daki demografik yapıyı etkilemesi ve Anadolu’nun Türk Yurdu haline gelmesiyle bölgedeki Türk toplumları kitleler halinde Anadolu içlerine göç ediyorlardı. Kılıç Arslan, Bizans’tan boşalan Güney Marmara hattını özellikle Horasan bölgesinden göç eden kitlelere açarak ve teşvik ederek bölgenin Türkleşmesini sağlandı.

Batıdaki dirliği ve nizamı tahsis eden Kılıç Arslan yüzünü doğu sınırlarına çevirdi. Zira Selçuklu Devletinin bölünmesi ve giderek zayıflamasıyla keşmekeş halini alan Mezopotamya, Anadolu içlerine göç ve akınlara sahne oluyordu. Devletinin sınırlarını daha da genişleterek tüm Anadolu’yu hâkimiyeti altına almak için harekete geçen Kılıç Arslan, giderek güçlenen ve güney doğu sınırlarını tehdit eden Danişment Oğulları üzerine sefere çıkarak Malatya’yı kuşattı. Ancak savaş devam ederken İznik’in Haçlı ordularınca kuşatıldığı haberini aldı. İznik’in kuşatıldığını öğrenen Kılıç Arslan Malatya kuşatmasını yarıda keserek geriye dönmek üzere hazırlıklara başladı. Bunun yanında mücadele içerisine giriştiği Danişment Oğulları ile müzakere etti ve Haçlı ordularına karşı ittifak edip savaş sonrasındaki ordularını birleştirerek İznik’e doğru yola çıktılar. Henüz kılıçları bile soğumamış iki düşman Türk Ordusu, kısa bir süre önce birbirleriyle savaşıyorken şimdi aynı safta aynı düşmana karşı çarpışmak için yola çıkmışlardı (1096).

Kılıç Arslan, Danişment Oğulları ile ittifak ederek İznik’e girmişlerdi ancak Haçlı Orduları hem çok kalabalıklardı hem de İznik artık düşmüştü. Bunun üzerine İznik kuşatmasından sonra Anadolu içlerine doğru yönelen Haçlı Ordusu’nu takip ederek vur-kaç saldırılarla yıpratmaya ve zayıflatmaya çalıştılar. Haçlı orduları Eskişehir’e ulaştıklarında takriben 7000 kişilik Ağır süvarilerden oluşan Haçlı ordusuna karşı taarruza kalktılar. Bu savaşta Haçlı Ordusu Selçuklu ve Danişment Oğulları ordularının toplamından çok daha kalabalık ve donanımlı bir orduya sahiplerdi. Buna rağmen büyük bir mukavemetle Haçlı Ordularına taarruza kalkıp mağlup olsalar bile Haçlı Ordusuna mühim zayiatlar verdirmişlerdir (1097).

Haçlı Ordusu, Eskişehir’den sonra mukavemetle karşılaşmadan Filistin ve Kudüs’e ulaştılar. Yıpranan ilk Haçlı ordusunu desteklemek için Mayıs 1101 yılında İtalya’dan 20 Bin kişilik bir Haçlı Ordusu yola çıkarak Ankara ve Merzifon üzerine, Haziran ayında da Fransa’dan yine yaklaşık 20 Bin kişilik bir ordu ile Konya üzerine, bir hafta sonra da 10 Kişilik bir ordu ile Almanya’dan yola çıkarak yine Konya üzerine yürüdüler. Ancak Öncü Haçlı ordusunun peşinden üç kol halinde gelen Haçlı Orduları Öncü Haçlılar kadar şanslı olamadılar. 1096’da İznik’e giren Haçlı orduları Filistin’e kadar ulaşmışlardı ancak onlara destek için gelen üç haçlı ordusu Ereğli’ye gelene kadar yok edildi. Eskişehir’de mağlup olan 1. Kılıç Arslan, ordusu zayıflasa da isabetli stratejilerle destek için gelen üç Haçlı Kolunu da bertaraf etmeyi başardı. Haçlı ordularının güzergâhları boyunca ikmal noktalarındaki su kuyularını ve yiyecek ihtiyaçlarını giderememeleri için hayvanları zehirleyerek Haçlı Ordusu’nun Ereğli hattına ulaşana kadar ağır kayıplar vermelerini sağladı. Zayıflayan Haçlı ordularından kalan birlikleri de Konya - Ereğli ve Merzifon hattında mağlup ederek büyük bir başarıya imza attı.

Destek için gelen Haçlı Ordularını mağlup eden Kılıç Arslan, İznik’i kuşatan ilk Haçlı Ordusu’nun Filistin’e ulaşması üzerine Batı Dünyasının büyük Haçlı Seferini topyekûn bertaraf etmek üzere Diyarbakır ve Harran’ı zapt etti. Kılıç Arslan’ın amacı Suriye’ye girip Filistin’e geçerek Haçlı Ordularını mağlup etmekti ancak Harput’tan Musul’a geçmek zorunda kaldı. Musul’da kendisine bağlı olan Çavlı Bey, Çökürmüş Bey’i öldürerek Musul Halkına zulmetmekteydi. Kılıç Arslan’ı bu zulme son vermesi için Musul’a davet eden halkın önde gelen isimlerinin davetine icabet ederek ordusunun bir kısmını Harput’ta bırakarak Musul’a ulaştı. Burada yaşanan hâkimiyet mücadelesi neticesinde kimi beyler Kılıç Arslan’a baş kaldırarak isyan hareketine giriştiler. Bu başkaldırıya Büyük Selçuklu Devleti’nin hükümdarı Muhammet Tapar da müdahil olunca hem Büyük Selçuklu Devletiyle, hem kendisine baş kaldıran Artukoğullarıyla hem de Suriye Selçuklu Maliki Rıdvan Han’la mücadele etmek zorunda kaldı. Ordusunun önemli bir kısmını da Harput’ta bırakan Kılıç Arslan, kendisine destek veren beyliklerle birlikte çetin bir mücadeleye girişti. Bu mücadele neticesinde mağlup olup geri çekilmek zorunda kalınca Habur Çayını geçemeyip boğuldu (1107).

Kılıç Arslan’ın ölümü üzerine Anadolu Selçuklu Devleti iç karışıklıklar ve saltanat mücadeleleri ile zayıflamaya başladı. Anadolu Selçuklularının zor duruma düşmesi, Anadolu’nun Kuzey Doğu hattını hâkimiyeti altında bulunduran Danişment Oğulları Beyliğinin bölgedeki üstünlüğü ele geçirmesine neden oldu. Saltanatın esas varisi olan Kılıç Arslan’ın büyük oğlu Şahin Şah İran’da bulunuyordu. Küçük kardeşi Rükneddin Mesut, babasının vefatı üzerine saltanat makamına geçerek Devletini 2 yıl boyunca idare etti. Ancak Kılıç Arslan’ın büyük oğlu Şahin Şah, İran’dan Konya’ya dönerek kardeşi Rükneddin Mesut’u indirip yerine geçince meşrutiyetini kaybetti ve Kayseri’ye yerleşti (1110). Tahttan indirilen Mesut Han, ağabeyi Şahin Şah’ı tahttan indirebilmek için Danişment Oğulları Beyliğinin desteğini alarak ağabeyinin hâkimiyetini tanımadığını ilan etti ve ağabeyi ile giriştiği mücadele neticesinde saltanat makamına oturmayı başardı (1116).






alone.. ☕
  Alıntı