Üye No: 6
Üyelik tarihi: 04.Ekim.2018
Şehir:
Beğendikleri: 47
Alınan Beğeni: 40
HF Ticaret Sayısı: ( 0)
HF Ticaret Yüzdesi: ( %)
Ruh Hali
Kan Grubum:
|
2. Kılıç Arslan Dönemi (1155 – 1192)
Rükneddin Mesut Han’ın büyük oğlu İzzeddin Kılıç Arslan, babasının vasiyeti üzerine veliaht olarak ilan edilmişti ancak diğer oğulları Şahin Şah ve Devlet Bey ile damadı Danişment’li Zunun, saltanat makamı için mücadele etmekteydiler. Kısa süren bu saltanat mücadelesi sonrası Kılıç Arslan, kendisine mülk olarak verilmiş olan Elbistan’dan yola çıkarak Konya’ya geldi ve saltanat makamına oturarak babasının makamına sahip çıktı.
2. Kılıç Arslan, Saltanat makamına çıktığında saltanat mücadelesinden fırsat bulan Sivas Maliki Yağıbasan Elbistan ve Kayseri’ye taarruz etmişti. Yağıbasan üzerine sefere çıkmaya hazırlanan Kılıç Arslan, bölgedeki en önemli güçlerden biri olan Musul Atabeyliğinin beyi Nureddin Zengi’nin Yağıbasan’a destek verdiğini öğrenince mücadeleden kaçındı. Aralarında anlaşma yapılarak bir kısım topraklar verilerek sulh yapıldı. Ancak bu barış uzun sürmedi. Kılıç Arslan’ın hâkimiyetini ortadan kaldırmak isteyen güçlerin Anadolu Selçukluları üzerine kurduğu baskıdan istifade etmek isteyen Bizans, önceki Haçlı seferlerinin intikamını almak ve Anadolu Selçuklu Devletini ortadan kaldırmak için tekrar hazırlıklara başladı. Bizans, politik hamlelerle Kılıç Arslan’ın mücadeleden kaçındığı Musul Maliki Nureddin Zengi, Kılıç Arslan’ın kardeşi Şahin Şah ve kayın biraderi Zunun, Sivas Maliki Yağıbasan ve Malatya Maliki Zülkarneyn ile anlaşarak Kılıç Arslan’a karşı büyük bir ittifak kurdular. Kılıç Arslan, bu büyük ittifak karşısında muvaffak olamayabilirdi. Devletinin bekasını tehlikeye atmamak için sulh yolları aramak üzere Bizans’a hareket etti. Kılıç Arslan’ın sulh çabaları sonuç verdi ve Bizans anlaşmayı kabul ederek taarruz hazırlıklarını iptal etti. Kılıç Arslan da kendisine karşı oluşturulan ittifakın en güçlü cephesi olan Bizans’la sulh yaptıktan sonra Danişment Oğulları’nın başını çektiği isyan hareketine karşı taarruza girişti ve bu mücadeleyi kazanarak Danişment Oğulları’nın Anadolu’daki hâkimiyetine tam olarak son verdi (1175).
Bizans, teşvik ve desteğiyle ayaklanan Anadolu beyliklerinin muvaffak olacağını düşünerek Kılıç Arslan ile sulh yapmıştı ancak sonuç ümit ettiği gibi şekillenmeyince sulhu bozarak İptal ettiği Anadolu Seferini tekrar başlattı. Tarih’e Miryokefalon Savaşı olarak geçen bu hadise ile Anadolu’nun tapusu Türk’lere verilmiş oldu ve Batı’nın Anadolu coğrafyası üzerindeki tüm emelleri sona erdi.
Miryokefalon Savaşı (17 Eylül 1176)
2. Kılıç Arslan, Manuel’e, elçi göndererek daha önce yapılmış olan barış antlaşmasının yenilenmesini önerdi. İmparator Manuel, barışın yenilenmesi için Türkmen akınlarının durdurulmasını ve Bizans’a sığınan Danişmendlilerin emiri Zünnun ile şehzade Şahinşah’ın yönetiminde bulunan toprakların Bizans’a bırakılmasını şart koştu. Selçuklu Sultanı 2. Kılıç Arslan, bu teklifi kabul etmeyerek süvari güçleriyle Denizli’ye taarruz ederek Bizans’a ait şehirleri tahrip etti. Bizans İmparator Manuel ise, kendisine sığınan Danişmendli beyi Zünnun ve Şahinşah’ı, Selçukluların üzerinde baskı kurması ve ikinci bir cephe oluşturması için Anadolu’ya göndermeye teşebbüs etti. 2. Kılıç Arslan, bu teşebbüsü haber alınca stratejik önlemler alarak bu çabayı boşa çıkarttı. Anadolu’ya hareket eden Zünnun ve Şahinşah da Bizans’a geri dönmek zorunda kaldılar.
2. Kılıç Arslan, son gelişmeler üzerine Bizans’a ikinci kez elçi göndererek barış önerisinde bulundu. Manuel, bu barış teklifini de reddederek komutanı ve amcasının oğlu Andronikos Vatatzes’i, ordusuyla birlikte Amasya’ya Selçuklu ordusunun üzerine taarruza gönderdi. Kendiside Frank, Peçenek, Macar ve Sırp güçlerinden oluşturduğu ordusu ile Konya’ya doğru yöneldi. Selçuklu savunma birlikleri, Amasya’ya doğru ilerleyen Andronikos’un ordusu ile Niksar civarında karşı karşıya geldiler. Selçuklu savunma birlikleri, Bizans ordusunu durdurup Andronikos’u da savaşta öldürdüler. Konya’ya doğru ilerleyen Manuel’in ordusu ise Konya’yı zaptettikten sonra Denizli’ye doğru ilerlediler. Buradan da Eskişehir’i geçerek Akdağ bölgesine ulaştılar. Bizans Ordusu, oldukça kalabalıktı ve beraberinde taşıdıkları yükler sebebiyle yavaş ilerlemek zorunda kalıyordu. Bunun yanında, Akdağ civarı da Selçuklular tarafından tahrip edilmişti. Bizans ordusunun geçebileceği tek yol, Miryokefalon Kalesinin yakınlarındaki sarp ve dar bir geçitti. Selçuklular da Bizans Ordusunu burada karşılamak için hazırlık yapmışlardı. Bizans Ordusu, yaklaşık 100 Bin kişilik kalabalık bir ordu ve güçlü savaş teçhizatları ile uzun sürebilecek bir savaşa karşı tedarikliydiler. Selçuklu ordusu ise hem sayıca daha az hem de teçhizat bakımından daha zayıf durumdaydı. Kılıç Arslan, önce kendisine bağlı küçük beyliklerden asker takviyeleri yaparak Askeri gücünü Bizans ordusuna eşdeğer hale getirdi. Selçuklu ordusu, Bizans ordusuna göre daha zayıf teçhizatlara sahipti ancak hareket kabiliyeti daha yüksekti. Bulundukları sarp geçitte stratejik olarak bunu gerektiriyordu. Dağ geçitlerinin yamaç ve doruklarına konuşlanarak ağır Bizans ordusunu hırpalayacak ve mukavemetlerini kırdıktan sonra taarruz edeceklerdi.
Bizans ordusunun tecrübeli komutanları, Selçukluların bu stratejisini fark ettiler ve Manuel’i uyardılar. Ancak daha tecrübesiz ve kendine güvenen prensler, şan ve şöhret kazanmak için zor olanı tercih ediyor ve Manuel’e baskı yapıyorlardı. İmparator Manuel, neticede tecrübeli komutanlarını dinlemeyip Selçukluların kurguladığı gibi dağ geçitlerinin içerisinden girmeye karar verdi. Bizans ordusu, geçitten ilerlemek 4 ayrı kola bölündü. Önde piyadelerden oluşan öncü güçler, arkasında yine piyadeler ve süvarilerden oluşan ardıllar, arkalarından ise ordunun ana kuvvetleri bulunuyordu. En arkada ise mancınıklar, harp araçları ve erzak stokları ilerleyecekti. 17 Eylül 1176 günü, Bizans öncü kuvvetleri, dar ve sarp geçitlerden içeri girmeye başladılar. Bizans Ordusu, düşündüklerinin aksine öncü kolu ile girerken zorlanmamış ve büyük kayıplar vermemişti. Peşinden gelen Ana kolda az bir zayiatla geçitten ilerleyebilmekteydi. Selçuklu ordusu, Bizans öncü kuvvetlerinin ilerlemesiyle stratejik bir hamle yaparak geçi çekildiler ve dağ geçitlerine konuşlandılar. Bizans öncü kolu ve ana kuvvetleri geçidin dar bölgesinden henüz geçmişken onları takip eden mancınık ve ağır savaş araçlarından oluşan ardılları da geçide girmek üzereydiler. Selçuklular, sarp alanlara konuşlandıkları yerlerden bu esnada aşağı inip öncü ve ana kuvvetleri geçidin içinde tutarak taarruza geçtiler. Mancınık ve vurucu güçlerinden yoksun kalan öncü ve ana güçler, hızlı hareket eden Selçuklu süvari ve yaya birliklerine karşı direnemeyip ağır kayıplar vermeye başladılar. Selçuklu ordusu, gerçekleştirdiği ani ve yoğun saldırılarla Bizans ordusunun sağ kanadını tamamen yok etmeyi başardı. Bizans’ın merkezi gücünü geçit içinde hapsedip taarruz eden Selçuklular, sonrasında ise geçide henüz girememiş olan mancınık ve ağır savaş araçlarına hücum ederek geçitten içeri girmelerini engellediler. Bizans ordusu geçidin içerisinde sıkışmış, hareket imkânı fevkalade zor olan bir alanda kendisini korumaya çalışıyordu. Ağır savaş arabaları ve mancılıklar ise yaya güçlerden destek alamadıkları için ok atışlarıyla zarar görüyor ve ilerleyemez duruma geliyordu. Ne mancınıklar geçidin içine girmiş olan ordunun merkezi gücüne yardım edebiliyor, ne de merkezi yaya kuvvetler ağır savaş araçlarına yapılan saldırılara karşı yardıma gidebiliyorlardı. Üstelik sağ kanadı tamamen yok olan Bizans ordusu, bu kez sol kanadına yoğun taarruzlar alıyor ve ağır kayıplar veriyorlardı.

alone.. ☕
|