Fetret Devri
Fetret Devri, Ankara Savaşı sonrasında Bayezid in esir düşmesi üzerine şehzadelerin saltanat mücadelesi vererek Osmanlının iç karışıklığa sürüklendiği dönem olarak özetlenebilir.
Ankara Savaşı'nın kaybedilmesi ve Bayezid Han'ın esir düşmesi, henüz Anadolu'da ki birliği ve siyasi hakimiyetini tam anlamıyla tesis edememiş Osmanlı Devleti'nin istikbalini geciktirdi. Bunun yanında itaat altına alınmış olan Anadolu Beyleri, bağımsızlıklarını geri kazanabilmek için Osmanlı'nın içine düşebileceği en küçük zafiyetten istifade etmek üzere beklemekteydi. Kaybedilen Ankara Savaşı bu beylerin beklediği fırsat anlamına geliyordu.
Diğer taraftan Anadolu'ya doğrudan hükmetmek yerine itaat altına alma politikası izleyen Timur, bir taraftan Anadolu Beylerinin beklediği isyanın kapısını aralamış, diğer taraftan şehzadeleri saltanat için mücadele etmeye teşvik ederek güçlü bir merkezi idarenin yeniden ortaya çıkmasını da engellemişti. Timur'un bu akıllıca politikası Osmanlı Devletini 11 yıl sürecek elim bir iç karışıklığa sürükledi. Ancak Timur, bu politikasının başarıya ulaştığını görebilecek kadar yaşayamadı. 69 yaşında, Çin'i fethetmek gayesiyle çıktığı seferde, henüz Çin' e ulaşamadan vefat etti (1405).
1402-1413 yılları arasındaki dönem, literatüre Fetret Devri olarak geçse de aslında durum biraz farklıdır. Kardeşler birbirleri ile mücadele etmişlerse de aslında hükümdarlar ve hüküm süreleri bellidir ve tartışmalı değildir. Zira Bayezid Han'dan sonra büyük oğlu Süleyman Çelebi, devleti 9 yıl boyunca tartışmasız hükümdar olarak yönetmiş, ancak literatüre 5. Hükümdar olarak geçmemiş ve hükümdarlığı meşru kabul edilmemiştir. Oysa devlet erkanının en yüksek makamları Sadrazamlık, Subaşılık ve Yeni Çeri Ağalığı kendisine biat etmiş, ordu ve millet onu hükümdar olarak kabul etmişti. Taht kavgaları nedeniyle hükümdarlık makamının ve hükmedilen coğrafyanın bölünmesi ve tek merkezli idari yapının ortadan kalkması 1411-1413 arasına tekabül etmektedir.
Süleyman Çelebi tahta oturduğunda diğer kardeşlerinden Mustafa, babası Bayezid Han ile birlikte Timur'a esir düşmüş, diğer kardeşler ise vazifeli oldukları sancaklarına; İsa Karesi ve Mehmed Amasya'ya çekilmişlerdi. Musa'nın sancağı ise Rumeli idi ancak Süleyman'ın Rumeli'ye yerleşmesi nedeniyle sancağının başına geçemeyip Bursa'ya yerleşmeye teşebbüs edecektir. En küçük kardeş olan Kasım ise ablası Fatma ile birlikte ağabeyi Süleyman tarafından yapılacak bir antlaşmanın güvencesi olarak Bizans'a rehin olarak gönderilecektir.
Süleyman Çelebi Dönemi (1402 - 1411)
Ordunun yenilmesi, Han'ın esir düşmesi üzerine devlet erkanı en büyük varis olan Süleyman'a biat ettiler. Süleyman, ellerinde kalan kon kuvvetlerle birlikte Sadrazam Candarlı Ali Paşa, Subaşı Eyne Bey ve Yeni Çeri ağası Hasan Ağa ile birlikte Bursa'ya gelip ailesini de yanına alarak Rumeli'ye (Gelibolu) geçti.
Timur, savaşı kazanmış ama sonrasında herhangi bir antlaşma yapmamış, sulh görüşmesinde dahi bulunmamış, hatta kazandığı savaştan hiçbir beklentisi yokmuş gibi davranmıştı. Bu manevra Timur'un siyasi zekasının bir göstergesiydi elbette. Bir işgalci gibi anılmak, kardeş kavgasının müsebbibi gibi davranmak istemiyordu. Zira Anadolu onun için fethedilecek bir coğrafyadan ibaret değildi. Onun esas amacı Anadolu'da ki Türklerin gönül rızasını kazanarak tebaası yapmak, dolayısıyla hükümdarlığını ve ordusunu güçlendirmekti. Üstelik Çin'e düzenleyeceği sefer öncesinde zaman kaybetmek ve yeni bir cephe açmak istemiyordu. Akıllıca bir hamle ile yumuşak huylu olduğunu bildiği Süleyman Çelebi'ye diplomatik bir nezaket içerisinde hediyeler ve kendisine bağlı bir hükümdar olduğunu ifade eden hilatını gönderdi.
Süleyman için bu hilat hükümdarlığının emniyeti anlamına geliyordu. Ancak diğer yandan Osmanlı'nın bağımsızlığını yitirmesi, Timur'un hükümdarlığı altına girmesi demekti. Süleyman için iki yol vardı, ya bu hilatı kabul edecek ve hakimiyetini muhafaza edecek, ya da Timur ile yeniden savaşmayı göze alacaktı. Süleyman, devlet erkanının da tavsiyeleri doğrultusunda hilat giydi ve Osmanlı 100 yıl boyunca koruduğu bağımsızlığından vazgeçerek Timur'a bağımlı bir devlet haline geldi.
Süleyman Çelebi, babası Bayezid Han gibi cengaver ve devlet işlerinde maharetli değildi. Yumuşak huylu bir kişiliği vardı ve divan sohbetlerine fazlaca ilgiliydi. Bu sebeple devlet işlerini mahiyetine danışarak idare ediyordu. Daha çok denge politikaları güdüyor, mümkün olduğunca itidalli davranıyordu. Bu politikaları neticesinde Bizans ile önemli tavizler verdiği bir takım anlaşmalar yaptı. Bu anlaşmalar kapsamında;
- Bizans vasal olmaktan çıkacak, yani tazminat ödemeyecek ve istendiğinde asker göndermek zorunda kalmayacak.
- Selanik (Bulgaristan), Teselya (Orta Yunanistan) ve Silivri'den Varna'ya kadar olan geniş sahil arazisi Bizans'a bırakılacak,
- Osmanlı gemileri Çanakkale ve İstanbul Boğazından izin almadan geçmeyecek ve tüm Bizanslı esirler iade edilecek,
- Bizans için önemli bir gelir kaynağı olan Venedik ve Cenovalı denizcilere sağlanan imtiyazlar genişletilecek,
- Antlaşmanın güvencesi olarak Bayezid Han'ın en küçük oğlu Kasım ve kızı Fatma Bizans'a rehin verilecek,
Tüm bunlara karşılık olarak Bizans, Süleyman Çelebi'nin yüksek hükümdarlığını kabul edecekti.

alone.. ☕
|