Üye No: 6
Üyelik tarihi: 04.Ekim.2018
Şehir:
Beğendikleri: 47
Alınan Beğeni: 40
HF Ticaret Sayısı: ( 0)
HF Ticaret Yüzdesi: ( %)
Ruh Hali
Kan Grubum:
|
İtil-Dinyeper bölgesinde 1300 yıl gibi çok uzun bir süre yaşamış olan Kimmerler, elbette bu bölgede derin izler ve benzersiz miraslar bırakmışlardır. Kalabalık kitlelerle bu bölgeyi yurt edinen Kimmerler, bu süre zarfında büyük bir tehditle karşılaşmamış ve yaşadıkları bölgeleri terk etmek zorunda kalmamışlardı. Kimmerlerin Doğu Avrupa bozkırlarında yaşadıkları dönemde Anadolu, Sümer Devleti sonrası önemli demografik gelişmelere sahne olmuştu. Sümer Devleti sonrasında ortaya çıkan Asurlular güçlenmiş ve Doğu Anadolu hattında büyük bir medeniyet haline gelmişlerdi. Lidyalılar ise Batı Anadolu topraklarında dönemin en zengin ve müreffeh medeniyetini inşa etmişlerdi. Bir şehir devleti olan Urartular ise güçlenmiş, Doğu Anadolu hattında yayılmaya başlamışlardı. Kimmerler, yaşadıkları coğrafyada büyük bir tehditle karşılaşmadan varlıklarını 1300 yıl gibi uzun bir süre devam ettirebilmişlerdi ancak bu dönemde ortaya çıkan Demografik gelişmeler nihayet Kimmerleride etkileyecektir.
M.ö. 8. Yüzyıl Anadolu medeniyetlerinin birbirleriyle mücadelelerine sahne oluyordu. Benzeri bir tezahürde İç Asya’da meydana gelmekteydi. Kimmerler’in de ataları olan Turanid Kavim, Sümer Medeniyetinin yıkılmasından sonra üç kola ayrılmış, bir kolu Batıya göç etmiş ve zamanla tarih sahnesinden silinmiş, bir kolu kuzeye göçmüş ve Kimmerleri meydana getirmiş, diğer bir kolu ise güneşin doğduğu yöne doğru göç ederek Asya Türkleri olan Hing-Nu’ları meydana getirmişti. Doğuya göç eden bu Turanid kavim, Çin hanedanlığı ile komşu olmuş ve bugün Türkistan olarak anılan bölgeyi 1000 yıl gibi uzun bir süre yurt edinmişti. M.ö. 9. Yüzyıl, İç Asya için büyük Kuraklık dönemi olarak anılmaktadır. Taklamakan çölünün sıcak ve kurak iklimi Kuzey bozkırlarına yayılmaya başlamış ve bu kuraklık konar-göçer bir yaşam geliştirmiş, geçimini hayvancılıktan sağlamakta olan Asya Turanidlerini fevkalade olumsuz yönde etkilemişti. Yaşanan kuraklık nedeniyle bozkırlara ihtiyaç duyan bu kavim göç etmek zorunda kaldı ve kalabalık kitleler halinde Batıya doğru uzun bir göç yolculuğuna çıktılar. Tarihe İskitler (Sakalar) olarak kaydedilen bu toplum atlı süvarilere sahip, konar göçer yaşam tarzlarıyla hızlı hareket edebilen ve oldukça kalabalık bir kavimdi. İskitlerin M.ö. 9. Yüzyılda başlayan göç hareketleri ile Doğu Avrupa ve Kafkaslar bölgesine ulaşmaları Kimmerler toplumunun sonunu hazırlayan temel etken olmuştur.
İskitler, M.ö. 9. Yüzyılda başlayan göç dalgaları ile Hazar Denizinin kuzeyini geçip İtil nehri boylarına dayandıklarında bu bölgenin 1000 yıllık sakinleri olan Kimmerler, Atlı orduları, tekerli çadırları ve kalabalık kitleleriyle İskitler’in taarruzlarına karşı koyamaz durumdaydılar. Güçlü silahları olan ve savaşçı bir toplum özelliği taşıyan Kimmerler, İskitler gibi nüfus olarak kalabalık olsalar da Savaşın hayatın doğal bir tezahürü haline geldiği İç Asya’dan kopup gelen, Atlı süvarilerle çok hızlı hareket edip konar-göçer yaşama alışmış olan İskitlerin akınlarına karşı koyamadılar. İskit akınları kısa süre içerisinde tüm Kimmer şehirlerini sardığında Kimmerler, 1000 yıllık yurtlarını terk edip göç etmek zorunda kaldılar.
Müstakil bir Ön Türk toplumu olan Kimmer Medeniyetinin Doğu Avrupa bozkırlarındaki hâkimiyeti, yine başka bir Ön Türk kavmi tarafından ortadan kaldırılıyordu. Birbirleriyle yüzlerce yıl boyunca irtibat kurmamış, on binlerce kilometre uzakta, farklı iklim ve coğrafyalarda yaşamış olan bu iki Turanid Ön Türk Kavmi, aradan geçen asırlara ve mesafelere rağmen şaşılacak derecede benzerlikler taşıyorlardı. İskit ve Kimmer araştırmacıları, bu iki toplumun arkalarında bıraktıkları kurganlar, çömlekler, vazolar ve savaş aletlerini incelediklerinde birbirlerinden ayırt edilemeyecek kadar benzeş olduklarını tespit etmişlerdir. Aradan geçen asırlar, kültürel teması engelleyecek coğrafi mesafeler ve siyasi tezahürlere rağmen bu iki toplumun aynı kültürün ve aynı kavmin bakiyeleri olduklarını açıkça görebilmekteyiz.
İç Asya’dan gelen yoğun İskit akınları Kimmerler’i bu bölgeden güneye doğru sürmüş, Urartu topraklarına kadar ilerlemek zorunda kalan Kimmerler, yeni bir tehditle yüz yüze gelmiştir. Kimmerler, Urartular ile hâkimiyet mücadelesi içerisine girmek zorunda kalmışlardı. Urartular ile Kimmerler arasındaki ilk savaşlar M.ö. 800’lü yıllarda meydana geldi. Asur kaynaklarında bahsi geçen bu mücadeleler, Asur Kralı 2. Sargon’un oğlu Senherib tarafından Krala bildirilmiş, Kimmerler’in Urartuları ağır bir mağlubiyete uğrattıkları belirtilmiştir. Urartu Kralları 1. Argisti ve 2. Sarduri, Kimmerler’in taarruzlarıyla ilgili tuttukları kayıtlarda Kimmerler’in kalabalık bir orduya ve güçlü silahlara sahip olduğunu, Urartuların
bölgedeki hâkimiyetleri için tehdit oluşturmaya devam ettiklerini kaydetmişlerdir.
Urartu sınırlarına dayanan Kimmerler, Karadeniz Hattının kuzeyindeki hâkimiyetlerini tümüyle yitirmiş durumdaydılar. Kimmerler’in Urartularla M.ö. 800’lerde başlayan mücadeleleri M.ö. 700’lü yıllara kadar artarak devam etti. Urartu topraklarına giren ve gideren güçlenen Kimmerler bölgede önemli bir güç unsuru haline gelmişlerdi. Kimmerler yalnızca Urartular için değil bölgenin en güçlü Krallığı olan Asurlular içinde tehdit oluşturmaya başlamıştı. Kimmerler, M.ö. 714 yılında Urartuları büyük bir yenilgiye uğratarak Doğu Anadolu hattını kırıp Kumuh(Adıyaman), Meluddu(Malatya), Tabal(Nevşehir), Şubria(Diyarbakır), Habuşya(Ereğli) şehirlerine girdiler. İç Anadoluya kadar ilerleyen Kimerler, buradan da Kuzey’e doğru yayılıp Sinope(Sinop) şehrini ele geçirdiler.
Kimmerler’in Anadolu’nun içlerine doğru ilerleyişleri kalıcı olamadı. Zira Asurlar ve Anadolu’nun batısında hüküm süren zengin Lidya Krallığı arasında kalan Kimmerler, bu bölgelerden çekilmek zorunda kaldılar ve Sinop şehrini merkez yaparak Güney Karadeniz’i kendilerine yurt edindiler. Anadolu içlerinde ilerleyemeyen Kimmerler, Güney Karadeniz hattı boyunca genişleyerek Herakleia Pontika(Karadeniz Ereğlisi) ve Trapezos(Trabzon) bölgesine kadar olan geniş coğrafyada söz sahibi duruma geldiler.
Önce Kafkaslardan sürülen, ardından Urartu sınırlarına dayanan ve İç Anadoluya giren ancak burada da tutunamayan Kimmerler, Güney Karadeniz bölgesine yerleşebilmişlerdi. Ancak Kimmerler’in bu bölgedeki hakimiyetleri de uzun sürmedi. Kimmerler’i Kafkaslardan çıkartan İskitler bu kez Doğu Karadeniz hattı üzerinden Anadolu’ya girmişlerdi. İskitler ile Kimmerler’in Güney Karadeniz hattı boyunca giriştikleri hâkimiyet mücadelesi sonuç vermedi. İskitlere karşı galip gelemeyen Kimmerler, çetin savaşlar sonunda mağlup olarak burayı da terk etmek zorunda kaldılar. İskitler, Kimmerlerden sonra Urartular ile mücadele içerisine girişmişlerdi. Kimmerlerin hükümdarı olan Dugdamme, İskitlerle Urartular arasında yaşanan mücadelelerden fırsat bularak tekrar İç Anadolu’ya girdiler. Bu dönemde Orta ve Güneydoğu Anadolu Frig Krallığı tarafından yönetilmekteydi. M.ö. 750’li yıllarda Balkanlar üzerinden Anadolu’ya giren ve İç Anadolu bölgesinde güçlü bir krallık kuran Frigler, bulundukları coğrafyaya yarım asırdır hükmediyorlardı. Kimmerler, Karadeniz hattındaki hâkimiyetlerini kaybedince Frig başkenti Gordion’a girdiler ve büyük bir mücadele sonucunda şehri ele geçirdiler (M.ö. 696).
Kimmerler, İskitlere karşı galip gelememişlerdi ancak önce Urartuları zayıflatmış, sonra Frig Krallığını yıkarak İç Anadolu’da yeni bir yurt edinmişlerdi. Kimmerler, bu büyük başarıya rağmen burada da tutunamadılar. Asur Kralı Habuşna, Kimmerlerin İç Anadolu’daki hâkimiyetlerinin güçlenmesine izin vermedi ve ordusunun başına geçerek Kimmerler üzerine büyük bir sefere çıktı. M.ö. 679’da Harekleia Pontika (Karadeniz Ereğlisi) şehrinde gerçekleşen bir savaş sonrasında büyük bir yenilgi alan Kimmerler, İç Anadolu’yu da terk etmek zorunda kaldılar.
Son Asur saldırısı Kimmerlerin bölgesel hâkimiyetinin sona ermesine sebep oldu. Zira İskitler, Urartular ve Friglerle mücadele ederek zayıflamış, bölgenin en güçlü Krallığı olan Asurluların son taarruzundan sonra çöküş sürecine girmişlerdi. Asurlar ile mücadele edemeyen Kimmerler, istikametlerini daha batıya, Lidya Topraklarına çevirdiler. Bu tarihlerde Lidya Krallığı Batı Anadolu’da büyük bir güç haline gelmişti. Oldukça zengin ve müreffeh bir yaşantıya sahip olan Lidyalılar, Parayı icat etmiş ve ticaretle de zenginleşmişlerdi. Kimmerler, Lidya topraklarına girdiklerinde Lidya Kralı Gyges, Asur Kralı Banipal ile ittifak kurarak Kimmerler’e karşı güç birliği yapmışlardı. Birkaç Lidya Şehrine girebilen Kimmerler, Asur ve Lidya ordularının ağır mukavemetine karşı koyamayıp mağlup oldular (M.ö. 657). Ancak Kimmerler bu yenilgiden kısa bir süre sonra tekrar Lidya topraklarına girerek büyük bir başarı elde ettiler ve Lidya başkenti Sardes’i almayı başardılar.
|