Konu: İskitler
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 07.Ekim.2018   #2
DurumuÇevrimdışı
Baby
Baby - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Üye No: 6
Üyelik tarihi: 04.Ekim.2018
Şehir:
Mesaj Sayısı: 273
Konu Sayısı: 73
Beğendikleri: 47
Alınan Beğeni: 40
HF Ticaret Sayısı: (0)
HF Ticaret Yüzdesi: (%)
Ruh Hali
Kan Grubum:

Standart

İskitlerin Tarih Serüveni

İskitler, münasebet içerisine girdikleri pek çok toplumun tarih kayıtlarına geçmişler ve bu toplumların tarihlerinde satırbaşı olmuşlardır. Grekler İskitlere Skytai, İskit hükümdarlarına ise Sokot, Sak ve Saka demişlerdir. Asur kaynaklarında Aşguzai, İşkuza, Asagarta, Sakarta, Zakarti, Zakruti, Zikirtu telafuz edilmişler, Pers kaynaklarında Sakalar olarak geçmişlerdir. Çin hanedanlığının kaynaklarında İskitlerin kurucu sülalesinin isminin Sai, Su ve Se olduğunu belirtir. Hint kaynaklarında Şakya olarak isimlendirilirler. Bu kadim toplum Tevrat da yer bulmuş ve Aşkenaz olarak geçmiştir. Referans alacağımız en yakın kaynak olan Divanı Lugati Türk de ise yine kurucu sülalenin ismi Su/Şu olarak telaffuz edilir.
Ulaşımın, tabiat şartlarının, salgın hastalıkların ve tabi meşakkatlerin insanlığı tehdit ettiği bir çağda Asya’nın bir ucundan Avrasya Bozkırlarına kadar isimlerini duyuran, münasebet içerisine girdiği tüm toplumların tarihlerine yön veren bu kadim Ön Türk Toplumu tarihe İskitler olarak kaydedilmiştir.

İskitlerin kökeni, diğer tüm Ön Türklerde olduğu gibi yine Sümer Medeniyetine dayanır. M.ö. 7000’li yıllarda Aral gölünde ortaya çıkan Afanasyevo Kültürüne mensup Brakisefal (Yuvarlak Başlı) toplum M.ö. 5000’li yıllarda bugünkü Türmenistan havzasına ulaşmış, buradan da Orta Doğu bölgesine yerleşerek Sümerler Medeniyetini tarih sahnesine çıkartmışlardı. Bu tarihe kadar ortak kültür ve toplumsal yapıya sahip bu toplum, Sümerler dönemine kadar kendilerine muhtelif isimler vermiş, özerk bir yapıya sahip olsalar da toplumsal ayrışmaların meydana gelmediği bu tarih öncesi devirlerde müstakil bir kültürel doku kazanarak diğer tüm medeniyetlerden ayrılmışlardı. Sümerler dönemi ile Dünyanın ilk medeniyetini inşa eden bu toplum, Sümerlerin yıkılmasından sonra küllerinden kavimler, medeniyetler ve toplumlar çıkartmış, bu toplumlardan biri de Türkler olmuştur.

Sümerlerin Semitik kavimler tarafından yıkılmasından sonra (M.ö. 2000) Sümer Medeniyetinin mensupları olan toplumlar Sümer bütünlüğünden ayrılarak kendi kimliklerini ve unvanlarını kazandılar. Merkezi koruyucu idarenin ortadan kalkması ile birlikte aynı otoritenin altında birleşemeyen bu toplumlar, hükümdarlarının isimlerini alarak kendi kimliklerini edindiler ve kendi merkeziyetçi yapılarını muhafaza ederek tarih sahnesine müstakil birer toplum olarak çıktılar. Bu toplumlardan Asşur’a bağlı olanlar Asurlular, Arpadşad’a bağlı olanlar Araplar, Aram’a bağlı olanlar Aramiler, Elam’a bağlı olanlar Elamlılar, Türk’e bağlı olanlar Türkiler olarak tanımlandılar.

Sümer toplumu asli unsur olan Afanasyevo insanları tarafından kurulmuşlardı ancak devletin asli unsurları olan Afanasyevo insanları (Turanid Kavİm), Sümer devleti sonrasında bir kısmı yerleşik kalarak Mezopotamya’nın yerlileri olmuş, bir kısmı ise bu coğrafyadan göç ederek farklı medeniyetleri tarih sahnesine çıkartmıştır. Mezopotamyada kalmayın tercih eden Sümerliler Semitik kavimlerle yakın münasebet içerisine girerek günümüzdeki Ortadoğu kavimlerinin atalarını meydana getirdiler (Asurlar, Urartular, Elamlılar, Aramiler, Museviler, Ortadoğu Arapları, v.b.). Sümer Medeniyetinin yıkılmasından sonra burada kalmayıp göç eden Sümerliler ise sahip oldukları kadim kültürü (Afanasyevo Kültürü) Anadolu, Kafkaslar, İç Asya ve Balkanlara taşıyarak Ön Türk Kültürü olarak tanımladığımız Afanasyevo kültürünü dünya coğrafyasına taşıdılar. Bu sebeptendir ki Ön Türkler olarak adlandırdığımız Afanasyevo kültürünü taşıyan Turanid Kavmin izlerini tarih öncesi devirlerde çok farklı coğrafyalarda görebilmekteyiz.

İskitler de Sümer Medeniyetinin yıkılması sonrasında vücut bulmuş ve tarih sahnesine çıkmışlardır. Sümer Medeniyeti, birliğini kaybettikten sonra Semitik kavimlerin (Akadlar) istilalarına maruz kalınca Mezopotamyayı terk eden Turanid Kavim üç farklı kola ayrılarak bölgeyi terk ettiler. Birinci kol doğu istikametinden İç Asya’ya göç ederek Hing-Nu’ları meydana getirdiler. Diğer bir kol Anadolu’nun içerisine girerek Batı’ya ilerlediler ve Etürks/Truska toplumlarını meydana getirdiler. Diğer bir kol ise Kuzey’e doğru ilerleyerek Kafkaslar ve Kuzey Karadeniz hattına göç edip Kimmerler’i meydana getirmişlerdir.

İskitler, tıpkı Hing-Nu’lar gibi batıya göç eden kalabalık Ön Türk Toplumları içerisinden filizlenmiş ve aradan geçen 10 asırdan sonra komşuları ve soydaşları olan Hing-Nu’lardan ayrılarak kendi saltanat aileleri etrafında birleşmişlerdir. Çin kaynaklarına göre Su/Se/Sai olarak ifade edilen bu sülale (Aşiret/Beylik) zamanla kendi nüfuzlarını kazanarak müstakil bir güç haline gelmiş ve Hing-Nu’lardan idari olarak ayrılarak kendi kararlarını veren bir toplum haline gelmişlerdi. Binlerce yıllık Türk Coğrafyası olan Tanrı dağları bu tarihlerde yoğun olarak Türk toplumlarına ev sahipliği yapmaktaydılar. Bu dönemde (M.ö. 20-10. Yüzyıl) İç Asya’nın en doğusunda Ön Moğollar, Taklamakan Çölünün Doğusunda Ön Türkler, Ön Türklerin batısında ise Ön Tunguzlar yaşamaktaydılar. Bu üç toplumun güney hattında ise kalabalık Çin toplumu giderek güçleniyor ve bölgedeki nüfuzlarını arttırıyorlardı. M.ö. 10. Yüzyılda güçlü bir hanedanlık etrafında birleşen Çinliler, Hing-Nu’ların üzerinde baskı kurmaya başladılar. Bu baskı neticesinde doğudaki Ön Moğollarında tesiriyle Batıya doğru göç etmek zorunda kalan Hing-Nu’lar, kendileriyle aynı coğrafyayı paylaşan Su hanedanlığın etrafında birleşen İskitleri önlerine katarak batıya doğru sürüklenmeye başladılar.

M.ö. 9. Yüzyılda İç Asya, Taklamakan Çölünün etrafına yaydığı şiddetli sıcaklar nedeniyle kuraklık dönemine girmişti. Taklamakan çölünün de çölleşmiş arazilerinin genişlediği bu tarih, İç Asya’da bozkır hayatını yaşanmaz hale getirmişti. At ve hayvan yetiştiriciliği ile yaşayan İskit ve Hunlar, daha ılıman iklimlere sahip coğrafyalara ulaşmak için Batı ve Güney istikametlerine doğru göç hareketine giriştiler. Bu göç dalgasının en uç hattında bulunan İskitler, arkalarından gelen Hing-Nu’ların baskısı neticesinde önce Balkaş gölü, ardından Aral gölü hattına, buradan da Massagetilerin baskıları neticesinde Kuzey Hazar bölgesine doğru ilerlediler.

İskitler’in M.ö. 10. Yüzyılda başlayan göç hareketi bir asır boyunca devam etti. M.ö. 9. Yüzyıla gelindiğinde İskit toplumları Avrasya-Kafkasya bozkırlarını kendilerine yurt edinmişlerdi. Bu tarihlerde Kuzey Karadeniz, Avrasya Bozkırları ve Hazar Denizinin Batısı, başka bir Ön Türk Toplumu olan Kimmerler’e ev sahipliği yapıyordu. Sümer devleti yıkıldığında İskitlerin içerisinde bulunduğu Turanid Kavim doğuya doğru göç hareketine giriştiği dönemde Kimmerler de Kuzey ve Batı hattına yönelerek Kuzey Karadeniz hattına ulaşmıştı. İskitler, soydaşları Kimmerler’in Doğu Avrupa üzerindeki 10 asırlık hakimiyetine son vererek bu bölgeyi kendi yurtları haline getirdiler.

İskitler’in Batı Hazar’dan Güney hattına doğru ilerlemesi Antik Yunan Tarih kaynaklarında geçmektedir. Antik Yunan Tarihi, Aşağı Don Havzası ve Ön Kafkasya boylarının M.ö. 9. Yüzyılda İskit akınlarına maruz kaldığını, bu bölgede yaşayan Kimmerler’in İskit akınlarına karşı koyamadığı belirtilir. Aslında İskitler gibi kalabalık ve köklü bir kavim olan Kimmerler, İskitler kadar kalabalık ve savaşçı bir kavimdi. Ancak atlı süvarileri ile çok hızlı hareket edebilen İskitler, savaş teknikleri bakımından Kimmerler’e üstün durumdaydılar. Bu teknik üstünlük neticesinde 1000 yıllık Kimmer yurdu olan Kuzey Karadeniz, M.ö. 9. Yüzyıldan itibaren İskit yurdu haline gelmeye başlamıştır.






alone.. ☕
  Alıntı