Üye No: 6
Üyelik tarihi: 04.Ekim.2018
Şehir:
Beğendikleri: 47
Alınan Beğeni: 40
HF Ticaret Sayısı: ( 0)
HF Ticaret Yüzdesi: ( %)
Ruh Hali
Kan Grubum:
|
Batı Karahanlılar
Batı Karahanlılar, Büyük Karahanlı Devletinin bölünmesiyle Meveraünnehir civarında varlıklarını devam ettirmiş, Karahıtaylı istilalarına kadar Türklerin Bozkır'daki son kalesi olmuştur.
Ali Tigin’in saltanat hırsı ve entrikaları Büyük Karahanlı devletini çöküş sürecine götürmüştü. Ölümünden sonra ise sular durulmamış, oğlu Yusuf Tigin, babası gibi saltanat hırsıyla hareket ederek saltana ailesi içerisinde ayrılıklara sebep olmuştu. Karahanlı Devleti bu ayrılıklarla ortaya çıkan iç çekişmelerle uğraşırken Büyük Selçuklu Devleti Karahanlılar için bir ideal olan Horasan’ı ele geçirince iç karışıklıklar düzeltilemez bir hale geldi. Başsız kalan Karahanlı Devleti, son büyük kağan Süleyman Han ve muhaliflerinin oluşturduğu siyasi cephelerle ikiye bölündü. Son kağan Süleyman Han’a itaat eden boylar ülkenin doğu bölgesinde Karahanlı Devletinin ardılları olarak Doğu Karahanlılar idaresini kurmuş, muhalif tavır sergileyen ve iç çekişmelerde başı çeken aileler ise ülkenin batı bölgesinde bağımsız Batı Karahanlılar idaresini oluşturmuşlardı.
Süleyman Han’a bağlılığı kabul etmeyen ve ayrılıkçı bir tavır izleyen Karahanlı Hükümdar aileleri, Özkent merkezinde yeni bir devlet teşkilatlanmasına giriştiler. Ayrılık hareketi Karahanlı hükümdar ailesi içerisinde yaşandığı için bir lider önderliğinde hareket edilmemişti. Bu sebeple ayrı bir devlet haline gelmişlerse de henüz ülkenin başında bir liderleri bulunmuyordu. Batı Karahanlılar, Saltanat ailesi içerisinde verdikleri bir karar ile başarılı bir asker ve ünlü bir kumandan olan Muhammed Han’ı büyük kağan olarak seçtiler.
Muhammed Han Dönemi (1042 – 1052]
Muhammed Han, muhalif karahanlı ailelerinin ortak kararıyla yönetime geçmişti. Bu sebeple önemli bir rakibi ya da iç düşmanı bulunmuyordu. Ancak önemli bir asker olmasına karşın devlet idaresini eline tam olarak alamamış ve Hükümdar ailelerinin gölgesinde kalmıştı. Muhammed Han, kardeşi İbrahim Börtigin Han’ı Ortak Kağan tayin ederek ülkenin yönetimini birlikte üstlenmişlerdi. İbrahim Han, ağabeyi Muhammed Han’ın aksine mücadeleci, boyunduruğu kabul etmeyen ve liderlik vasıfları güçlü bir kişiliğe sahipti. Ancak otoritenin ağabeyi Muhammed Han’da olması ve Muhammed Han’ın Batı Karahanlı ailelerinin boyunduruğu altında kalması hasebiyle makul bir siyaset izlemekteydi.
Batı Karahanlılar, bulundukları coğrafyayı Gazne ve Selçuklu Devletleriyle paylaşmaktaydılar. Sınırdaşı olduğu bu iki Türk Devleti ile Muhammed Han dönemi içerisinde iyi ilişkiler içerisine girilmiş ve mücadeleden kaçınılmıştı. Karahanlılar için tehdit unsuru olan Samaniler yıkılmış ve Batı Karahanlılar için bir sınır tehlikesi kalmamıştı. Muhammed Han liderliğinde geçen 10 yıllık süre zarfında Batı Karahanlılar herhangi bir dış tehdide maruz kalmamış, savaşmamış, ülke nezdinde sakin bir süreç yaşamışlardı.
Muhammed Han, 1052 yılında vefat edince yerine orta kağan olan İbrahim Börtigin Tamgaç Han geçti.
İbrahim Han Dönemi (1052 – 1068)
Ağabeyi Muhammed Han’ın vefat etmesiyle Büyük Kağan olan İbrahim Han, yeni vazifesini üstlendiği tarihlerde Doğu Karahanlılar iç karışıklıklar ve saltanat mücadeleleriyle uğraşmaktaydılar. Doğu Karahanlı lideri İbrahim Han, üvey babasını öldürerek yönetime geçmiş, kardeşi Mahmut’da onunla saltanat mücadelesine girişmişti. İbrahim Han, adaşı Doğu Karahanlı lideri İbrahim Han’ın içinde bulunduğu bu zor durum karşısında yapıcı bir rol izlemek yerine Doğu Karahanlıların iç işlerine karışarak sorunu daha da tırmandırdı. Doğu Karahanlıların yaşadığı sorundan istifade ederek Fergana bölgesini zaptetti ve topraklarına dahil etti (1058).
İbrahim Han, cengaver kişiliğinin yanında hem büyük bir din alimiydi hem de yetenekli bir devlet adamıydı. Fergana’nın zaptedilmesinden sonra ülkenin iç idaresine önem vererek komşularıyla münasebetleri yumuşattı. Gazneliler ve Selçuklularla mücadeleye girişmeden ülke içindeki adaletin temini için siyasi çalışmalar başlattı. Batı Karahanlılar barış içinde, savaşsız bir 20 yıl geçirmişti. Bu süre zarfında ülkesinin ekonomisi ilerlemiş, ticareti büyümüştü. Bu gelişmelere paralel olarak toplum içinde hırsızlıklar, adi suçlar ve adalet sorunları baş göstermeye başlamıştı. İbrahim Han, çıkarttığı katı yasalar ve cezai önlemlerle ülke içinde adaleti temin edecek önemli faaliyetler yürüttü. Bu faaliyetlerin neticesinde hırsızlık neredeyse tamamen ortadan kalkmış, uygulanan ağır cezalar ve denetimler neticesinde adaleti sağlamıştı.
Bu tarihlerde Şiiliğin bir uzantısı olarak Muhalif bir İslam hareketi olan İsmaililik Arap topraklarının dışına çıkmış, Batı Karahanlı sınırları içerisinde kendisini göstermeye başlamıştı. İtikadi bir muhalif hareket olan İsmaililik, din alimi olan İbrahim Han’ı oldukça rahatsız etti. Abbasi karşıtlığı ile başlayan ve İslam inanışlarını tahrif eden bu siyasi fitne hareketine karşı sert yaptırımlar uygulayarak ülkesindeki İsmaili teşkilatlanmalara müsaade etmeyerek ülkesinden kovdu.
İbrahim Han, ömrünün son 4 yılında ülke içindeki adaletin idamesi, toplumun inanç yönünden güçlenmesi için çabalar sarfetti. Büyük Kağan Olmasına rağmen ilim meclislerine katılarak ilim sohbetleri dinledi. Din alimlerinin ülke ve toplum ile ilgili tavsiyelerini görüşlerini aldı. Hatta Devletin yönetimiyle ilgili kararlarda Alimlerin sözlerine itibar ederek bir anlamda ülkenin yönetiminde inisiyatif sahibi haline getirdi. Bu dönemden sonra Büyük Kağanlar, devlet ve toplum ile ilgili kararlarında ulemalara danışarak hareket etmişlerdir.
İbrahim Han’ın 1068 yılında vefat etmesi üzerine yerine oğlu Nasr büyük kağan oldu.
Nasr Dönemi (1068 – 1080)
Nasr Han, babasının vefatı üzerine yönetime geçmişti. Batı Karahanlılar uzun bir süredir barış içerisinde ve müreffeh bir yaşam sürüyorlardı. Bu barış dönemi Nasr’ın yönetime geçtiği yıllarda sona erdi. Ülkenin Doğu sınırlarında bulunan Şaş ve Tünhas şehirlerinin valisi Şuayb, İbrahim Han’ın ölmesini fırsat bilerek isyan hareketine girişti. Şaş ve Tünhas şehirleri kalabalık ve nüfuslu şehirlerdi. Bu haseple Şuayb önemli bir askeri güce sahipti. Üstelik bu şehirler Doğu Karahanlı sınırlarını oluşturuyordu. Şuaybın Doğu Karahanlılardan yardım alması ve Doğu-Batı Karahanlı savaşının ortaya çıkması gibi büyük bir tehlike söz konusuydu.
Nasr, bu zor durum karşısında İsyanı bastırmayı başardı ancak uzun süredir devam eden barış ortamının bozulması Doğu Karahanlıları zor duruma soktu. Bu kez Batı Karahanlılar iç karışıklıklar yaşıyordu ve Doğu Karahanlılar bu durumdan istifade etmeye çalıştı. Nasr’ın içinde bulunduğu zor durumdan istifade etmek isteyen Doğu Karahanlı hükümdarı Mahmut Han, İbrahin Han döneminde kaybedilen Fergana’yı geri almak için harekete geçmeye karar verdi. Ordusunu toplayıp sefer hazırlığı devam ediyorken Doğu ve Batı Karahanlı alimleri bu kardeş kavgasına mani olmak için araya girdiler. Saygın ve itibarlı din alimlerinin bu teşebbüsleri olumlu sonuç verdi. Nasr, Fergana’yı Doğu Karahanlılara vererek Seyhun Nehrini sınır kabul edip barış yaptılar (1076).
Nasr, Doğu Karahanlılarla olan sorununu çözdükten sonra Büyük Karahanlı Devletinin yıkılmasıyla Karahanlı topraklarının bir bölümünü zapteden Selçuklular üzerine sefer hazırlığına girişti. Amacı, Selçuklulara kaybedilen toprakları geri alarak nüfuzunu Batıya doğru genişletmekti ancak Nasr’ın bu hazırlığından haberi olmayan Selçuklu Hükümdarı Melikşah, aynı tarihlerde önemli bir ilim ve kültür merkezi olan Semerkand’ı ziyarete gelmişti. Bu tevafuk üzerine Nasr, ülkesini ziyaret eden Melikşah’ı ağırlamış ve dostluk kurmuş, hatta bir akrabasını Melikşah’a gelin olarak verince aralarında akrabalık bağı oluşmuştu. Bu münasebetler neticesinde Batı Karahanlılar ile Selçuklular arasında sözlü bir barış antlaşması gerçekleşmiş oldu.
Doğu Karahanlılarla barış yapılmış, Selçuklularla iyi ilişkiler içerisine girilmişti. Nasr için bir dış tehdit kalmamıştı. Ülke içinde rahatsızlık verici bir olay da yaşanmıyordu. Nasr, bu refah dönemi içerisinde Alimlerinde talebi ile çok sayıda İlim merkezleri inşa ettirdi. Bunun yanında Ticaretin ve Sosyal hayatın gelişimi için Ribat adı verilen içerisinde Pazar, Kadı, Kütüphane, Medrese gibi sosyal merkezlerin bulunduğu bir nevi hükümet konağı inşaları yaptırdı. Bu dönemden vefat edeceği yıla kadar Batı Karahanlı Devleti ilmi, İslami, kültürel ve ekonomik anlamda gelişmeler kaydetti.
Nasr’ın 1080 yılında vefat etmesi üzerine yerine oğlu Hıdır Han yönetime geçse de, yönetim sorumluluğunu taşıyamaması ve devlet iradesini üstlenebilecek niteliklere sahip olamadığının anlaşılması üzerine yerine Nasr’ın kardeşi Ahmet Han geçti (1081).

alone.. ☕
|