Arnavutluk Seferleri
Sultan Murad'ın Epik bölgesine düzenlediği seferlerde itaat altına alınan Yunan Despotlarından biri olan Jan Kastriyota, diğer mağlup despotlar gibi Osmanlı'ya itaat etmiş, sulh teminatı olarak da 4 oğlunu Osmanlı'ya hizmet etmek üzere teslim etmişti. Bu oğullarından üçü vefat etmiş, tek sağ kalan oğlu Jorc Karstriyota sulhun teminatı olarak çocukluk ve gençlik yılları boyunca Osmanlı idare ve himayesinde geçirmişti. Jorc, güzel siması, zekası ve karakteri ile hükümdarın takdirlerini toplamış, Sultan Murad kendisine hususi bir ihtimam göstermişti. Bu minvalde onu İslam üzere yetiştirmeye, gayret etmiş ve adını İskender koymuştur. Yaşı ilerledikçe Sultan Murad ona geleceği parlak bir Osmanlı kumandanı olarak bakmaya başlamıştı. Bu minvalde genç yaşına rağmen orduda görev vermiş, Jorc da bu vazifeleri bihakkın yerine getirmişti. O artık hükümdarın gözünde Kastriyota'nın oğlu Jorc değil Osmanlı Beyi İskender'di.
Sultan Murad, Arnavut Despotu Jan Kastriyota'nın vefatı üzerine babasının hüküm sürdüğü Arnavutluk bölgesini İskender'e tımar olarak vermişti. Ancak bu İskender için kabul edilebilir değildi. Zira Arnavutluk onun için babasından kalan bir mirastı. Oysa tımar olarak verilmesi, bölgenin Osmanlı toprağı olarak kalması ve kendisinin de vali statüsüyle atanması anlamına geliyordu. İskender, bu vazifeyi önce kabul etti ve vazife emrinin bulunduğu imzalı evrakı yanına aldı. Ancak o esnada görevli olduğu Osmanlı ordusundan firar edip memleketinden topladığı 300 kadar yandaşla birlikte Arnavutluk'a ulaştı. İskender henüz 19 yaşındaydı ama bu genç ve mahir veliaht kısa sürede bölgedeki pek çok yerel hükümdarın teveccüh ve tabiyetini kazanmayı başardı.
Arnavutluk artık Osmanlı vilayeti gibi doğrudan Osmanlı zabitlerince korunuyordu. İskender, 300 kadar yandaşını hisarın dışında gizleyip kendisine verilen atama kağıdını göstererek kaleden içeri girdi. Beraberinde getirdiği yandaşları kaleden içeri gizlice sokmayı başarıp kendisine karşı koyabilecek Osmanlı zabitlerini gaflet halindeyken bertaraf etti. Babasının mirası olan Arnavutluk'un başına ihtilal ile geçip çevredeki Arnavut hükümdarlara haber gönderdi. 30 gün içerisinde 12 Bin civarında asker toplayıp kuvvetli bir ordu terkip etmeyi başardı. Çevredeki hemen her müstahkem mevkiyi ele geçirip olası bir Osmanlı taarruzuna karşı hazırlıklarına başladı. Artık ordusu 3 Bin süvari ve 7 Bin piyadeden mürekkepti ve hisarın ardından savunma yapmaya yetecek kuvvete ulaşmıştı.
2. Murad, önce Firuz bey komutasında bir kuvvet gönderip İskender'i itaat altına almayı denedi. Ancak İskender, onun tasavvur ettiğinden daha büyük bir kuvvet toplamıştı. Nihayetinde kuşatma kabiliyeti dahi yeterli olmayan bu kuvvet bozguna uğradı. Firuz Bey bizzat İskender tarafından öldürüldü. Ardından ikinci bir sefer emri ile bu kez Mustafa Bey, daha kuvvetli bir orduyla taarruza girişti. Ancak Arnavut hisarları mukim, kuşatmaya karşı dayanıklı ve coğrafya da savunmaya elverişliydi. İskender'in himayesinde toplamam kuvvetler de sayıca artmıştı. Mustafa Bey'in kumandasındaki ordu da mukavemet gösteremedi ve 10 Bin kayıp verdikten sonra gelen karşı saldırı karşısında mağlup oldular. Üstelik Mustafa Bey de esir düşmüştü. 2. Murad, 70 Bin duka fidye karşılığında kumandanını kurtarabildi.
Sultan Murad, iki başarısız teşebbüsün ardından meselenin halli için bizzat ordusunun başına geçip 100 Bin askerlik bir kuvvetle Arnavutluk'a yürüdü. 14 Mayıs 1449'da Debre kalesini muhasara altına aldı. Aylarca süren kuşatma sonuç vermedi. Sultan Murad, 20 Bin kayıp vererek kuşatmayı kaldırmak zorunda kaldı. Ertesi yıl tekrar bir kuşatma yapmak için hazırlıklar yapmak üzere Edirne'ye döndü.
2. Murad, 1450 yılı Mayısında tekrar Arnavutluk surları önüne geldi. Bu kez beraberinde hisarı dövmek üzere hazırlatılmış 14 top bulunuyordu. Bulunduğu hisarın kuşatmaya dayanamayacağını anlayan İskender, Tumenistos dağlarına çekildi. Sultan Murad, onu takip ederek Kroya Surları önüne konuşlandı. Bu alan İskender için daha korunaklı, stratejik açıdan da daha avantajlıydı. Durumu gören 2. Murad, hisarın savunmasını yapan Arnavut Komutan Orakuntes'e 200 Bin akçe ve vilayet teklif etse de ikna edemedi. Bir yandan top atışlarıyla diğer yandan lağım ile surlar aşılmaya çalışılıyordu. Akıncılarda hisarı aşmak için gayret edenlerin işini kolaylaştırmak için taarruza kalkıyor ancak ağır kayıplar vermemek için kısa süre sonra geri çekilmek zorunda kalıyorlardı. Akıncıların taarruzları tehlikeli boyutlara ulaşınca İskender, askerleriyle hisarın dışına çıkıp ormanlık alanda gizlenerek akıncılara arka ve yan cenahlardan saldırarak kayıp verdirmeye başladılar. Bu taktik saldırılar çok etkili oldu. Zira bu saldırılardan birinde 8 Bin Akıncıyı öldürmüşlerdir.
Kuşatma bir türlü başarıya ulaşamadı. Nihayetinde Sultan Murad, temsili bir rakam olarak 5 Bin duka vergi karşılığında Arnavutluk'u kendisine vasalı olarak kalmak kaydıyla bırakmayı teklif etti. Ancak İskender hiçbir teklifi kabul etmedi. Nihayetinde kuşatmayı devam ettirmek imkansız hale geldi. 2. Murad, zorunlu olarak kuşatmayı kaldırdı ve geri çekildi. Ancak İskender Osmanlı kuvvetlerine geri çekilirken bile rahat vermedi. Osmanlı ordusu dönüş yolunda sarp geçitlere kurulan pusularla çok sayıda zayiat verdi. Nihayetinde Arnavutluk ele geçirilememiş, İskender babasının mirası olan Arnavutluk'un itibarlı bir hükümdarı haline gelmiştir.
Vefatı
2. Murad, başarısızlıkla sonuçlanan Arnavutluk seferi sonrasında Edirne'ye dönüp oğlu Mehmed'i evlendirdi ve 1450 kışını düğün merasimiyle geçirdi. Ertesi sene, istirahat etmek için Tunca adasında bir nehir kenarında istirahat ederken felç geçirip hayata gözlerini yumdu. Vefat ettiğinde henüz 49 yaşındaydı (3 Şubat 1451).
Vasiyeti üzerine Bursa Muradiye Camiinde defnedilen oğlu Alaeddin'in yanına defnedilmiş, yine vasiyetine riayet edilerek üstü açık bir türbe inşa edilmiştir.

alone.. ☕
|